13 Mayıs 2014 Salı
SOFYA
Alexsandr Nevksi
2013
Kurban Bayramın’da, oğlumla bir iki günlüğüne yurt dışına çıkmaya karar
verdik. Bayram tatili olduğu için turlar çok pahalıydı ve bizim de ayıracak çok
paramız yoktu. O zaman komşu ülkelerden birine gidelim dedik, karar
Bulgaristan’dı. Ankara’da oturduğumuz için otobüse İstanbul’dan binecektik.
Hemen internette Esenler Terminali’nin sayfasına girerek Bulgaristan - Türkiye
arasında çalışan birkaç otobüs firmasını buldum, telefonla yer ayartım. Gidiş-dönüş
60 Euroy’du. Süre 8 saatti. Otobüs biletini hallettikten sonra sıra otele
gelmişti. ‘booking com’ adını çok duymuştum ama aklıma sürekli şu soru
gelmekteydi “ internetten otel rezervasyonu ne derece güvenilir olur”. Sonra
sayfayı çok detaylı inceledim. Oda ayırtılıyor ama para hotele ödeniyor yani
rezervasyon için hiç para istenmiyor. Bu çok iyiydi en azından oda ayırttığım
otelde bir problem çıkarsa başka bir otele geçebilirdik. Rezervasyonu yaparken
sayfada şehrin haritası da vardı. Bu haritayı inceleyerek hem merkezde hem de
terminale yakın bir caddede 3 yıldızlı bir otel buldum. Hotel lion.’2 Kişi 2
gece için 120 liraydı. Bir kaç gün boyunca Sofya hakkında bir sürü yazı okudum,
profesyonel rehberlik geçmişim olduğu için tecrübelerime dayanarak güzel bir tur planı hazırladım.
Cuma gece yarısına doğru Alpar Turizm
otobüsü ile yola çıktık, aşağı yukarı 3 saat sonra Kapıkule’deydik. 20 dk. free
shop molası verdiler. Sınırda hiçbir zorluk yaşamadık ve Bulgar tarafına
geçtik. Sabah saat 8’ e doğru Sofya’daydık. Ufak bir terminali var hemen
yanında da metro istasyonu. İlk olarak Leva aldık ve çok yakında olduğunu
tahmin ettiğim otele doğru yola çıktık. 500-600m. sonra oteldeydik. Saat 14’den
önce odaya çıkamayacağımızı söylediler mecburen çantalarımızı resepsiyona
bıraktık merkeze doğru yola çıktık. İlk dikkatimizi çeken husus demir perde
zamanında yapılan şimdi ise her tarafı dökülen ve insanların halen yaşadığı çok
fazla bina olduğuydu. Yolları da çok genişti. Merkeze geldikten sonra bir
kafede oturup kahve içtik, bizim paramıza göre çok çok ucuzdu. Bulgar halkı
fakir bir halk, doğru dürüst bir butikleri bile yok, satılan kıyafetler
kaliteden çok uzak. Şık giyimli birini görmedim desem yalan olmaz. İlk gün
Alexsandr Nevksi ve Ayosofya Kiliselerini ve Banya Başı Camisi’ni gezdik saat
15’de otele döndük. Odamız temiz ve yeterli büyüklükteydi, bir duş alıp
dinlendik. Akşam 8’de akşam yemeği için tekrar dışarı çıktık. Vitoşa Caddesi
diye araçlara kapalı bir alan var, şehrin diğer kesimlerine rağmen oldukça
kaliteli. İyi bir restoranında çok ucuz ve doyurucu bir yemek yedik. Fiyatlar
gerçekten çok ucuz. Yemekten sonra otele döndük ve hemen uyuduk.
Ertesi gün kahvaltıdan sonra dönüş biletimizi almak için
tekrar terminale gittik ve Has turizmden yerlerimizi ayırttık. Terminale
giderken de şehir içi ulaşımı kullandık. Şehirde eskiden Ankara’da da olan troleybüsler
ve sadece iki hatta çalışan bir metro sistemi var. Zaten Sofya o kadar küçük ki
bunlar fazla fazla yetiyor. Biz metroyu kullandık, istasyonlar çok çok güzel
dekore edilmiş, bayıldık. Sofya ya gidecekseniz toplu taşım biletlerinizi
araçtan ininceye kadar asla atmayın, sıklıkla kontrol ediliyor, adamlar
İngilizce de bilmiyorlar çok sıkıntıya düşersiniz. Terminalde bir şey dikkatimi
çekti Avrupa’nın bir çok ülkesine otobüs seferleri var. İnsanın vakti çok
olursa otobüsle Avrupa’yı gezebilir. Tekrar
merkeze döndük, Sofya heykelinin olduğu alana geldik. Binaların dış cephelerinde ki heykeller çok güzel
Saint
Sofya : Heykelin
yüzü Nefertiti kadar güzel. Cildi altın renginde. Şehirdeki en yeni heykel bir
elinde barışın, başarının sembolü defne, diğer elinde bilgeliğin sembolü baykuş
ve başında gücün simgesi altın taç taşıyor. Bir bilgiye göre 2000
yılında, yıkılan Lenin heykelinin yerine dikilmiş.
Büyük binalarla kuşatılmış, 4.
yüzyıl Roma dönemi yuvarlak kubbeli, eski Aziz George Kilisesi ve eski Sofya
kalıntılarıyla yüz yüze geldik.
Kavimler göçü sırasında Hun'ların yıktığı kiliseyi Osmanlılar cami yapmışlar. Merkezde bir hal binası var,içerisi yiyecek dolu. Bulgarların gül ürünleri ve şarapları çok meşhur. Bir de etleri. Genelde Kurban Bayramlarında arabayla gelip et götürüyorlarmış. Çok da ucuz ve lezzetli.
Kavimler göçü sırasında Hun'ların yıktığı kiliseyi Osmanlılar cami yapmışlar. Merkezde bir hal binası var,içerisi yiyecek dolu. Bulgarların gül ürünleri ve şarapları çok meşhur. Bir de etleri. Genelde Kurban Bayramlarında arabayla gelip et götürüyorlarmış. Çok da ucuz ve lezzetli.
Saint Sofya
Sofya’ da çok fazla müze var. Arkeoloji, etnografya, ulusal tarih, doğa bilimleri, ulusal sanat galerisi, ulusal yabancı sanat galerisi bunlardan bazıları. Parlemento binasının avlusunda ki ortaçağ klişesi var.
Sofya’da ki grafitilere bayıldım.

SON DURAK Sofya Terminali. Sofya denilince hatırladığım ilk şey,
şehrin çok hüzünlü olması. Her tarafta insanlar var ama hayat yok. Merkezde
arabaların Arnavut kaldırım taşlarından yapılmış yollarda çıkarttıkları
tekerlek seslerinden başka bir ses yok. Sanki hala Sosyalist rejim var, demokrasi
geçtiklerinden haberleri yok gibiler.
PAYLAŞIMINDAN DOLAYI ZAFER DURAK'A TEŞEKKÜR EDERİM.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
BENİM ZAMANIMDA
Çoğumuzun benim zamanımda dediği şeyler vardır. Geçen günlerden birinde bir arkadaşım ile eski günler hakkında sohbet ederken yetiştiğimiz ...
-
Şişelediğiniz zaman bile pempe kalan göl... Batı Avusturalya'nın Recherche Takımadaları'ndan biri olan Middle Island'da da ...
-
Merhaba, Uzun zamandır yazmayı düşünüyorum ama fırsatım olamadı. Hani birşey yapmadığımızda çoğumuzun bahanesi olan bir cümle vardır ya iş...